AVRUPA

AB, Polonya ve Macaristan'ın karşı oyuna rağmen göç anlaşmasını onayladı

Avrupa Birliği ülkeleri, önümüzdeki ay yapılacak ve göçün önemli bir konu olması beklenen seçimler öncesinde, bloğun başarısız iltica sistemine yönelik kapsamlı reformları onayladı.

Avrupa Birliği hükümet bakanları Göç ve İltica Konusunda Yeni Pakt'ın 10 yasal bölümünü onayladı. 

Ülkelerin göçmenlere ev sahipliği yapma ya da onların bakım masraflarını karşılama yükümlülüğüne uzun süredir karşı çıkan Macaristan ve Polonya, pakete karşı oy kullandı. 

Pakt, 27 üye ülkenin izinsiz giriş yapmaya çalışan kişileri, korumaya hak kazanıp kazanmadıklarını belirlemek için nasıl tarayacaklarından, kalmalarına izin verilmediği takdirde sınır dışı edilmelerine kadar ele almaları için kurallar ortaya koyuyor.

Yeni Pakt, diğer hususların yanı sıra, başvuru sahiplerinin taranmasını genişletmek, sağlık ve güvenlik kontrolleri yapmak, inceleme prosedürlerini hızlandırmak ve ücretsiz danışmanlık sağlamak için daha katı kurallar öngörüyor. 

Pakta getirilen en önemli yenilik ise hükümetlere sığınmacıları yönetmek için üç seçenek sunacak olan "zorunlu dayanışma" sistemi: Belirli sayıda sığınmacıyı başka bir yere yerleştirmek, reddettikleri her sığınmacı için 20.000 Euro ödemek ya da operasyonel desteği finanse etmek.

İlk hedef yılda 30,000 kişinin yeniden yerleştirilmesi.

Beklendiği üzere, en ateşli eleştirmenler olan Polonya ve Macaristan tüm yasa paketine karşı oy kullandı. Reform 2020'de sunulduğundan bu yana bu iki ülke "zorunlu dayanışma" sistemine sürekli olarak direnmiş ve bunun kendilerini kendi istekleri dışında göçmen kabul etmeye zorlayacağını iddia etmişti.

İki şüpheci Çek Cumhuriyeti ve Slovakya dosyaların çoğunda çekimser kalmayı tercih ederken, Avusturya Kriz Yönetmeliği'ne karşı oy kullandı.

Loading...

Ancak Yeni Pakt sadece nitelikli çoğunluğa ihtiyaç duyduğundan resmi olarak onaylandı. 

Blok için bitiş çizgisine giden yol oldukça kolay oldu: düzensiz sığınmacı gelişlerini ele almak için ortak, öngörülebilir bir kural kitabına sahip olma fikri, konuyu siyasi dinamite dönüştüren ve ülkeleri acı bir şekilde karşıt kamplara bölen 2015-2016 göç krizinden bu yana masadaydı.