Dokuz ülkeye sınırı olan Almanya, kara sınırlarında yeni önlemler alacağını 9 Eylül'de duyurmuştu.
Yeni önlemler kapsamında Alman kolluk kuvvetleri Avusturya, Polonya, Çekya ve İsviçre'nin yanı sıra Fransa, Belçika, Hollanda, Danimarka ve Lüksemburg sınırlarında da ekstra kontroller yapacak.
Almanya hükümeti, yeni önlemlerin komşu ülkelerle koordinasyon içinde uygulanacağını ve sınır bölgelerinde trafik vb. olumsuzluklara yol açmayacağını söyledi.
Avrupa Komisyonu'nun web sitesinde yer alan bir açıklamaya göre Almanya'nın geçici sınır önlemleri 15 Mart 2025'e kadar sürecek.
Açıklamada önlemlere gerekçe olarak "düzensiz göç ile alakalı güvenlik riskleri" gösterildi.
Avrupa Komisyonu'na göre Schengen bölgesi içinde sınır kontrolleri ancak "son çare olarak" uygulanmalı ve bu uygulamaların süresi altı ayı geçmemeli. Ancak Almanya dahil birçok üye devlet, yıllardır farklı gerekçelerle sınırlarında ekstra kontroller yapıyor.
Berlin'in duyurduğu yeni önlemler, ilkbahardan bu yana sığınmacılar tarafından düzenlenen saldırıların ardından geldi.
Ağustos'ta Solingen şehrinde düzenlenen ve üç kişinin öldürüldüğü saldırıyı IŞİD üstlenmişti.
Saldırıların akabinde aşırı sağ Almanya için Alternatif (AfD) partisi, Thüringen eyaletindeki yerel seçimleri kazandı. Saksonya eyaletinde ise ikinci sıraya yükseldi.
AfD, böylece İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Almanya'da bir eyalet seçimi kazanan ilk aşırı sağ parti oldu.
AfD'nin 22 Eylül'de yapılacak Brandenburg eyaleti seçimlerinde de başarı elde etmesi bekleniyor.
İktidardaki Sosyal Demokratlar'ın, yerel seçimlerdeki darbenin ardından sınır güvenliğini ön plana çıkarması dikkat çekti.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (UNCHR) Şubat 2024 tarihli raporuna göre Almanya, üç milyona yakın mülteci ve sığınmacıya ev sahipliği yapıyor.
Rapora göre Almanya, Avrupa'da en fazla sığınmacı ve mülteci ağırlayan ülke. Dünya çapındaysa üçüncü sırada.
'Schengen Anlaşması'nın fiilen askıya alınması demek'
Almanya'nın sınır güvenliği kararını duyurmasının ardından Avrupa Birliği'nin (AB) sınır ülkelerinden tepki geldi.
Polonya Başbakanı Donald Tusk, 10 Eylül'de yaptığı bir konuşmada Berlin'in hamlesinin "Schengen Anlaşması'nın büyük ölçekte fiilen askıya alınması demek" olduğunu söyleyerek kararı eleştirdi.
"Böyle eylemler Polonya açısından kabul edilemez" diye konuşan Tusk, hamlenin Almanya'nın başarısız göç politikalarının bir sonucu olduğunu ifade etti.
Yunanistan Başbakanı Kriakos Miçotakis ise, 12 Eylül'de bir radyo kanalına verdiği demeçte Alman hükümetinin "anlayışlı ve toplumsal olarak bonkör" göç politikası yüzünden tepki çektiğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
"Bunun karşılığı Schengen'i tek tarafları olarak kaldırıp topu Avrupa'nın dış sınırlarında bulunan ülkelere atmak olamaz."
Göç karşıtı politikalarıyla tanınan Macaristan Başbakanı Viktor Orban ise Berlin'in adımını destekledi.
Orban, X üzerinden yaptığı paylaşımda Almanya Başbakanı Olaf Scholz'u tebrik etti ve "Kulübe hoşgeldiniz #GöçüDurdur" dedi.
Almanya'ya komşu Avusturya'nın İçişleri Bakanı Gerhard Karner ise, Alman Bild gazetesine verdiği demeçte ülkesinin Almanya tarafından geri gönderilen mültecileri kabul etmeyeceğini söyledi.
Karner, "Burada müzakere edecek alan yok. Yasa belli. Federal Polis direktörüne hiçbir transfer yapmama talimatı verdim" dedi.
Almanya'ya sınırı olan Çekya İçişleri Bakanı Vit Rakusan ise yeni önlemlerin sınırda büyük bir fark yaratmasını beklemediklerini söyledi.
'Yıkıcı sonuçları olabilir'
Alman Entegrasyon ve Göç Araştırma Merkezi (DeZIM) Göç Bölümü Başkanı Zeynep Yanaşmayan, sınır kontrollerini artırmanın "doğru bir adım olduğunu düşünmediğini" söyledi.
Yanaşmayan, BBC Türkçe'ye verdiği demeçte "Tamamıyla şu anda aşırı sağ dediğimiz söylemlerin Amanya’daki politikayı ele geçirdiğini ve ciddi bir korku ortamı yarattığını görüyoruz. Merkez partiler de ciddi katkıda bulunuyor bu duruma" dedi.
Aşırılıkçı saldırıların önlenmesi için çözümün sınırların kapatılması olmadığına dikkat çeken Yanaşmayan, “Sorunun ne olduğunu konuşmadan önlem almaya çalışıyoruz. Çözmeye başlamadan önce ne olduğunun tespit edilmesi gerek" şeklinde konuştu.
Akademisyen, bu hamlenin hem AB'ye hem de Almanya'ya zarar vereceğini, sınır kontrol noktalarında hak ihlalleri yaşanabileceğini söyledi.
Yanaşmayan sözlerine şöyle devam etti:
“AB ülkeleri arasında da tartışma yaratacak. Kim daha sert göç politikası uygulayacak yarışı başladı resmen. Bu kararlar tamamıyla aşırı sağın ekmeğine bal sürüyor.”
Yanaşmayan, Almanya'nın "bilimden uzak biçimde politika yaptığını" söyledi ve ekledi:
“Almanya, AB politikasını belirlemede kuvvetli bir ülke. Merkez sol diyebileceğimiz bir hükümet yönetiminde bu kadar katı bir yere savrulması, AB’nin göç politikasının gidişatı hakkında çok şey söylüyor.”
Aşırı sağ tarafından ortaya atılan politikaların uygulanmasının "yıkıcı sonuçları olabileceğini" ifade eden Yanaşmayan, şunları kaydetti:
"Bu, ‘Onlar dedi, biz yaptık bitti’ denecek bir konu değil. AfD o zaman daha fazlasını isteyecek, halkı o yöne itecek. Bu şekilde aşırı sağ politikaları normalleştiriyoruz.
"Bir grup insanın sınırda dolup taşan merkezlerde yaşamasını, belli insan haklarının onlara işlememesini normalleştiriyoruz. Bunun yıkıcı sonuçlarını tarihte bu ülkede de başka ülkelerde de gördük."