AVUSTURYA

Avusturya'nın "misafir işçi" çocuklarının hikayesi: “Çay ile Schnitzel arasında bir yaşam”

Avusturya'nın ekonomik ve sosyal dokusunu şekillendiren önemli bir unsuru, "misafir işçi" geleneği oldu. 1960'lı yılların sonunda, birçok aile, ülkelerinden Avusturya'ya göç ederek, iş gücü talebini karşılamak üzere buraya geldi. Türkiye’den gelen Esra Şahinol'un ailesi de bu dalganın bir parçasıydı.

VİYANA - SNmedia.at/ Bugünün "misafir işçi" çocukları için, ev kavramı karmaşık bir anlam taşıyor. Avusturya ile Türkiye arasında büyüyen bu çocuklar, her iki kültürün etkisi altında büyümenin getirdiği zorlukları deneyimliyorlar.

Avusturya'daki Nitelikli İşgücü Eksikliği ve Etkileri

Avusturya'da nitelikli işgücü eksikliği, hala bir endişe kaynağı. Özellikle bakım, endüstri, bilgi teknolojileri ve turizm sektörlerinde bu eksiklik hissediliyor. Bu durum, iş gücü piyasasının sağlıklı işleyişini olumsuz etkilerken ekonomik kayıplara yol açıyor.

1960'lı yıllardaki Misafir İşçi Geleneği

1960'larda imzalanan işe alım anlaşmalarıyla birlikte, Avusturya'daki "misafir işçi" geleneği başladı. 1961 ile 1974 yılları arasında yaklaşık 265.000 “misafir işçi” Avusturya'ya geldi; 1973 yılında bunların yüzde 11,8'i Türk vatandaşıydı (yüzde 78,5'i Yugoslav vatandaşıydı). Bugün Avusturya'da 288.000 kişinin Türk göçmen geçmişi var, bunların yüzde 42'si Avusturya'da doğmuş. Avusturya Entegrasyon Fonu'nun rakamlarına göre 288.000 kişinin yarısı Avusturya vatandaşlığına sahip. Bu işçilerin çocukları ise, iki kültür arasında büyüyerek hem Türk hem de Avusturya kültürünün etkisi altında şekillendiler.

Çay ve Schnitzel Arasında Bir Yaşam

O dönemde çoğu “misafir işçinin” ortak noktası, hiçbir şeyleri olmadan, en yoksul çevrelerden gelmeleri ve fiziksel olarak zorlu işlerde çalışmalarıydı. Birçoğu emekli olarak Türkiye'ye dönmenin hayalini kurdu, ancak çok azı bu arzusunu gerçekleştirdi. Ayrıca Avusturya bir anda evim haline geldiği için. Artık yetişkin olan çocukları, iki dünya arasında Türk çayı ile dana şinitzel arasında büyüyen nesildir. Her ikisi de “ev” dedikleri hem Türkiye ve hem de Avusturya’da yabancılık duygusunu yaşadılar.

Esra ve Mahmut Şahinol’un hikayesi

Esra ve Mahmut Şahinol'un hikayesi, Türkiye'nin sadece bir tatil destinasyonu olmaktan çok daha fazlasını ifade ediyor. Bu hikaye, aile bağları, geçmişle bugün arasındaki ilişki ve kimlik üzerine derin düşüncelerle dolu. Esra Şahinol'un ailesi, 1960'lı yılların sonunda Konya'dan Avusturya'ya gelmiş misafir işçilerdendi. Dedesi ve anne babası, bu ülkeye yeni yürümeye başlayan çocukları Esra için bir gelecek kurma arayışındaydılar.

Başarılı bir avukat olan Esra ve başarılı bir doktor olan Mahmut Şahinol, okurken tanıştılar. Mahmut, gençliğinde Türkiye'ye dönme hayaliyle büyüdü. Ailesiyle birlikte, her fırsatta Antalya'ya tatile gitmeye çalıştılar. Ancak, tatil dönüşü her seferinde gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldılar. Mahmut'un babası, Türkiye'ye dönme isteğini sürdürse de aile sonunda Avusturya'da kalmaya karar verdi. Şu anda her ikisi de 41 yaşında.

Şahinol ailesi, Türkiye ve Avusturya arasında bir denge arayışında. Türkiye'nin sıcaklığı ve aile bağları ile Avusturya'nın sağladığı fırsatlar arasında bir denge kurmaya çalışıyorlar.  Esra ve Mahmut Şahinol'un hikayesi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutları da barındırıyor. Aile, Türkiye'nin sadece bir tatil destinasyonu olmadığını, aynı zamanda köklerinin ve kimliklerinin bir parçası olduğunu kabul ediyor.

Bugünün Gerçekleri

Bugün, Avusturya'da yaşayan Türk kökenli vatandaşların sayısı oldukça yüksek. Ancak, bu bireylerin yaşamları hem Türkiye'nin hem de Avusturya'nın etkisi altında. İki ülke arasında bir denge kurmak, bu kişiler için süregelen bir zorluk anlamına gelebiliyor.