Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 29. Taraflar Konferansı olan COP29, Pazartesi günü Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de başladı.
Bu yılki konferansın büyük ölçüde, iklim kriziyle mücadele çabalarının finansmanına ve krizden en çok etkilenen ülkelerin toparlanması için yapılacak yardımlara odaklanması bekleniyor.
Konferans vesilesiyle basında ve sosyal medyada da iklim haberleri, ülke liderlerinin ve yetkililerinin iklim kriziyle ilgili açıklamaları ve COP29'dan çıkan kararlar büyük yer kaplıyor. Ancak iklim krizi bağlamında literatüre giren veya daha sık kullanılmaya başlayan birçok kavram ve terim, önemli gelişmelerin anlaşılmasını ve takibini zorlaştırabiliyor.
Bu nedenle Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNPD), Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), üniversiteler ve çevre örgütlerinin rehberlerinde yer alan tanımlar başta olmak üzere çeşitli kaynaklardan yararlanarak bir iklim sözlüğü hazırladık.
İklimle ilgili bilimsel terimler
Hava durumu: Sıcaklık, nem, yağış, bulutluluk, rüzgar ve görüş mesafesi gibi belirli bir konumda ve belirli bir zamandaki atmosfer koşullarını ifade eder.
İklim: İklim, genellikle 30 veya daha fazla yıl gibi uzun bir zaman diliminde belirli bir bölgedeki hava modellerinin ortalamasıdır ve iklim sisteminin genel durumunu temsil eder.
İklim değişikliği: Sanayi çağında ve özellikle son yüzyılda insan faaliyetleri, zararlı sera gazlarının emisyonu (salımı) yoluyla gezegenin iklimini önemli ölçüde değiştiriyor. Bu durumu tanımlamak için de iklim değişikliği terimi kullanılıyor.
Küresel ısınma: Atmosferdeki sera gazı konsantrasyonu arttığında meydana gelen Dünya'nın ortalama yüzey sıcaklığındaki artışa denir. Sıklıkla iklim değişikliği kavramıyla değişimli olarak kullanılır.
İklim krizi: Gezegenin iklimindeki değişikliklerin neden olduğu ciddi sorunları ifade eder. Bunlara aşırı hava olayları, okyanus asitlenmesi, deniz seviyesinin yükselmesi, biyolojik çeşitliliğin kaybı, gıda ve su güvensizliği, sağlık riskleri, ekonomik bozulma, yerinden edilme ve hatta şiddetli çatışmalar da dahildir.
Okyanus asitlenmesi: Deniz suyundaki pH seviyelerinin azalması veya asitliğin artması nedeniyle okyanus kimyasında meydana gelen değişimdir.
Sera gazı emisyonu: Sera gazları, gezegenimizin atmosferinde güneşten gelen ısıyı hapseden ve onu sıcak tutan gazlar. Sanayi çağı başladığından beri, insan faaliyetleri tehlikeli seviyelerde sera gazı emisyonuna yol açarak iklim değişikliğine neden oldu. İnsan faaliyetleri sonucu açığa çıkan başlıca sera gazları karbondioksit, metan, azot oksit ve soğutma için kullanılan florlu gazlar. Özellikle de fosil yakıtlara olan bağımlılığımız, son 200 yılda atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonlarında yüzde 50'lik bir artışa yol açtı.
Sera etkisi: Atmosferdeki karbondioksit ve diğer gazların Güneş'ten gelen enerjiyi tutması ve Dünya yüzeyini ısıtmasına denir.
Karbon: Karbon, periyodik tabloda "C" sembolüyle gösterilen, atom numarası 6 olan kimyasal bir elementtir. Doğada farklı formlarda bulunabilir ve Dünya'daki hayatın temel yapı taşı olarak bilinir. Elmas ve grafit gibi farklı formları (allotropları) vardır. Elmas en sert doğal maddelerden biridir, grafit ise oldukça yumuşak bir yapıya sahiptir ve elektrik iletkenidir.
Karbon döngüsü: Canlıların atmosferden, tortulardan ve topraktan veya yiyeceklerden karbonu emdiği süreci tanımlar. Döngüyü tamamlamak için karbon; solunum, yanma veya çürüme yoluyla karbondioksit veya metan formunda atmosfere geri döner.
Karbondioksit (CO2): Bir karbon ve iki oksijen atomundan oluşan renksiz, kokusuz bir gazdır. Doğal olarak atmosferde az miktarda bulunur ve yaşam döngüsünde önemli bir rol oynar. Karbondioksit, insanlar ve hayvanlar tarafından solunum sırasında üretilir ve bitkiler tarafından fotosentez sürecinde kullanılır. Ancak aynı zamanda fosil yakıtların (kömür, petrol, doğal gaz) yakılması, ormansızlaşma ve bazı endüstriyel süreçler sonucunda da atmosfere salınır. Bu gaz, atmosferde birikerek sera etkisi yaratır ve küresel ısınmaya neden olan temel etkenlerden biridir. Küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 74'ü karbondioksitten, yüzde 17'si metandan, yüzde 6'sı azot protoksitten ve yüzde 3'ü florlu gazlardan oluşur.
CO2 eşdeğeri: Farklı sera gazlarının iklim değişikliği üzerindeki etkilerini karbon dioksit ile karşılaştırmak için kullanılan bir ölçü birimidir. Karbondioksit dışında metan (CH₄), azot protoksit (N₂O) ve florlu gazlar gibi çeşitli sera gazları da atmosferde ısıyı hapsederek küresel ısınmaya katkıda bulunur. Ancak her gazın ısınma potansiyel farklıdır. CO2 eşdeğeri, farklı sera gazlarının bu potansiyellerini ortak bir ölçekte ifade etmek için hesaplanır.
Karbon yutağı: Atmosfere saldığından daha fazla karbondioksit emen herhangi bir mekanizmaya denir. Ormanlar, okyanuslar ve toprak dünyanın en büyük doğal karbon yutaklarıdır. Okyanuslar, deniz ekosistemleri ve barındırdıkları bitki ve hayvan yaşamı aracılığıyla atmosferden karbondioksit emer. Deniz ekosistemlerinde karbonu hapsetmek genellikle "mavi karbon" olarak adlandırılır. Ormanlar ise karbonu ağaçlarda ve bitki örtüsünde, sulak alanlarda ve turba bataklıkları ile bitki çöplerinde depolar.
Fosil yakıtlar: Kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yataklarından elde edilen karbon bazlı yakıtlara denir. Fosil ise milyonlarca yıl önce yaşamış bitki, hayvan ve diğer organizmaların kalıntılarının veya izlerinin taşlaşarak günümüze kadar korunmuş halleridir.
Metan: Metan da tıpkı karbondioksit gibi atmosferde yer alan bir gazdır. Küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 17'si metandan oluşur. En büyük metan kaynakları sobalarda ve şöminelerde odun yakımı, hayvan sindirim sistemleri ve çöplüklerdeki ayrışmadır.
Zemin seviyesindeki ozon / Kötü ozon: diye de bilinir. Kömür, benzin ve diğer yakıtlar yakıldığında nitrojen oksitler (NOX) ve uçucu organik bileşikler (VOC'ler) arasındaki reaksiyonlar sonucu oluşan bir gazdır. VOC'ler çözücülerde, boyalarda, saç spreylerinde ve daha yaygın ürünlerde bulunur.
Stratosferik ozon / Ozon tabakası: Dünya'nın atmosferinin stratosfer adı verilen katmanında bulunan bir gazdır. Küresel ısınmaya karşı bir bariyer görevi görür. Ozon tabakası Güneş'in ultraviyole radyasyonunun yüzde 95-99'unun Dünya'ya çarpmasını engelleyerek yaşamı korur.
Partikül madde: Bir gaz içinde asılı duran küçük parçacıklardır. Boyutları bir nanometreden (bir metrenin milyarda biri) 100 mikrometreye (bir metrenin milyonda biri) kadar değişir. Genellikle hava kirliliği bağlamında ele alınır. Yakıtların, çöplerin yakılması, gübre ve pestisitlerin uygulanması, yol inşaatı, çelik üretimi, madencilik, orman yangınları, şömineler ve odun sobalarından kaynaklanır. Partikül madde göz, burun ve boğaz tahrişine ve solunum sorunlarına neden olur. En yaygın türlerinden PM2.5, 2.5 mikrometre veya daha küçük çaplı partikülleri ifade eder. Bunlar çok ince olup solunum yoluyla vücuda girebilir ve sağlık üzerinde ciddi etkiler yapabilir. PM10 ise 10 mikrometreye kadar olan partiküllerdir. Bunlar daha büyük tanecikler olup solunum yollarının üst kısmına yerleşebilir.
Mikron: Bir mikron, bir mikrometre olarak da adlandırılır. Bir metrenin milyonda biri veya bir milimetrenin binde birine eşittir. Atmosferdeki partikül madde için yaygın bir ölçüdür.
Ekosistem: Belirli bir alanda yaşayan canlıların (bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar) ve onların etkileşimde bulunduğu cansız çevre (hava, su, toprak, mineral) ile birlikte oluşturduğu bir doğal sistemdir.
Biyoçeşitlilik: Dünya üzerindeki yaşamın çeşitliliğini ifade eder ve genellikle üç ana düzeyde ele alınır: Genetik çeşitlilik, tür çeşitliliği ve ekosistem çeşitliliği. Biyoçeşitlilik, ekosistemlerin sağlığı ve işleyişi için kritik öneme sahiptir. Canlıların birbirine bağımlı olduğu bir ağ oluşturur, bu da ekosistemlerin işleyişini sürdürebilmesini sağlar. Besin zincirleri, döngüler, tozlaşma, karbon depolama, toprak oluşumu ve su arıtma gibi ekosistem hizmetleri biyoçeşitliliğe bağlıdır. Ayrıca biyoçeşitlilik, tarım, ilaç ve diğer birçok alanda insanlara doğrudan fayda sağlar.
Küresel ortalama yüzey sıcaklığı (GMST): Dünya'nın kara, okyanus ve deniz buzlarının yüzey yakınındaki ortalama sıcaklığını ifade eden bir ölçüdür. Global mean surface temperature (GMST), dünyanın iklim sisteminde uzun vadeli değişiklikleri izlemek için temel bir göstergedir ve iklim değişikliği çalışmalarında yaygın olarak kullanılır.
Isı kubbesi: Sıcak okyanus havasının büyük bir alanda hapsolması ve bunun sonucunda tehlikeli derecede yüksek sıcaklıkların oluşmasıdır. Yüksek atmosfer basıncının bir bölge üzerinde oluşarak, havayı aşağı doğru itmesi ve havanın sıkıştıkça ısınması sonucu meydana gelir. Isı kubbesi oluştuğunda aşırı sıcaklar ve hava kirliliği gibi durumlar ortaya çıkabilir.
Isı adası: Sehirlerde ve kentsel bölgelerde, çevredeki kırsal alanlara göre daha yüksek sıcaklıkların gözlemlenmesi olayıdır. Bu fenomen, şehirlerin ve yerleşim alanlarının, doğal çevreye göre daha sıcak olmasına neden olur ve özellikle büyük şehirlerde belirgin hale gelir. Isı adası etkisi, şehirlerdeki yapılar, altyapı, insan faaliyetleri ve sınırlı yeşil alanlardan kaynaklanır.
El Niño-Güney Salınımı (ENSO): El Niño and the Southern Oscillation (ENSO), tropikal Pasifik Okyanusu'nda gerçekleşen deniz yüzeyi sıcaklığı değişikliklerine bağlı bir iklim döngüsüdür. Bu döngü sonucu El Niño ve La Nina olmak üzere iki ana iklim döngüsü olayı meydana gelir. La Nina, kış sıcaklıklarının bölgeden bölgeye değişse de genellikle Güney'de normalden daha yüksek, Kuzey'de ise normalden daha soğuk seyretmesine neden olurken; Pasifik Okyanusu'nun ekvatoral bölgelerindeki yüzey sularının normalden daha sıcak olmasına sebebiyet veren El Niño ise okyanus yüzeyini ısıtarak bazı bölgelerde kuraklık ve yangınları, bazı bölgelerde ise yağış ve aşırı hava olaylarını tetikliyor.
Teknolojik, sosyal ve iktisadi terimler
İklim adaleti: İklim değişikliği konusunda karar alma ve eylem süreçlerinin merkezine eşitliği ve insan haklarını koymak anlamına gelir. Kavram, en fazla sera gazını salarak zenginleşen ülkelerin, iklim değişikliğinin ağır etkilenen, özellikle de krize en az katkıda bulunmuş yoksul ülkeler ve toplulukların yaşadıklarını hafifletme sorumluluğuna sahip olduğunu ileri sürer.
Sürdürülebilirlik: Çevresel, ekonomik ve sosyal açıdan dengeyi koruyarak, mevcut ihtiyaçların karşılanması sırasında, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlikeye atmadan kaynakların yönetilmesi ilkesidir. Bu, hava, su, toprak kalitesinin korunması, biyolojik çeşitliliğin devamlılığının sağlanması, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kullanımı gibi unsurları içerir.
Yeşil aklama: Yeşil yıkama (greenwashing) diye de bilinen bu eleştirel kavram, bir şirketin, tüketicileri iklim değişikliği konusunda harekete geçtiklerine ikna etmek için olumlu çevresel etkileri veya ürün ve hizmetlerinin sürdürülebilirliği hakkında yanıltıcı iddialarda bulunduğu durumları ifade eder. Bazı durumlarda, yeşil aklama, çevresel konularda bilgi eksikliği nedeniyle kasıtsız olabilir. Ancak, kâr amacıyla çevre politikalarına yönelik kamuoyu desteğini istismar ederek, pazarlama ve halkla ilişkiler uygulaması olarak kasıtlı olarak da gerçekleştirilebilir.
Karbon ayakizi: Bir bireyin, ailenin, kurumun veya ürünün, yaşam döngüsü boyunca doğrudan veya dolaylı olarak atmosfere saldığı karbondioksit ve diğer sera gazları miktarını ölçen bir göstergedir. Karbon ayak izi, genellikle ton cinsinden ifade edilir ve bir kişinin veya kuruluşun çevresel etkisini anlamak için kullanılır. Ancak karbon ayak izi kavramı, sorumluluğu bireylerin omuzlarına yıkan bir yeşil aklama yöntemi olarak da görülüyor.
Karbon yakalama: Karbon yakalama ve depolama, fosil yakıtlı enerji santralleri tarafından veya diğer endüstriyel süreçlerde üretilen karbon emisyonlarını atmosfere girmeden önce yer altında depolayarak hapsetme teknolojilerinin bütünüdür. Özellikle çimento, çelik ve kimyasallar gibi ağır endüstriler olmak üzere karbondan arındırılması zor sektörlerden kaynaklanan emisyonlarla başa çıkmanın bir yolu olarak önerilmiştir.
Karbon kredisi: Karbon kredisi, sahibinin belirli bir miktar sera gazı salımı yapmasına müsaade eden bir izin belgesi, yani bir çeşit kirletme iznidir. Bir karbon kredisi, atmosfere salınan bir ton karbondioksite eşdeğer kabul edilir. Atmosferden bir ton karbondioksiti eksiltmeyi başaran iklim projeleri veya girişimler, bir karbon kredisi üretmiş olur ve ürettikleri krediyi sera gazı emisyonları yüksek olan şirketlere satabilir. Sera gazı azaltımı yapanları ödüllendiren, yüksek emisyon sahiplerine ise ilave bedel ödeten bu sistem, aslında sera gazı emisyonlarını azaltmak için geliştirilmiş bir mekanizmadır. Ancak bu yöntem, son dönemde giderek tartışmalı hale gelmiştir.
Karbon piyasası: Kazanılan karbon kredileri, gönüllü veya zorunlu karbon piyasalarında, yeterli azaltımı yapamayan diğer şirketlere satılabilir. Bu faaliyetlerin bütününe karbon piyasası denir. Zorunlu piyasalar, belirli yasal düzenlemeler kapsamında işletilirken, gönüllü piyasalar genellikle çevresel sorumluluk almak isteyen şirketler ve bireyler tarafından oluşturulur. Örneğin, fosil yakıt kullanımı nedeniyle yüksek emisyona sahip bir şirket, bu emisyonları dengelemek için karbon kredisi satın alabilir. Böylece faaliyetlerinden kaynaklanan emisyonların belirli bir miktarını dengelemiş olur.
Karbon vergisi: Sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik bir çevresel vergi türüdür. Bu vergi, özellikle karbondioksit gibi sera gazları salan faaliyetlere veya ürünlere uygulanır. Temelde, karbon emisyonlarına belirli bir maliyet eklemeyi amaçlar, böylece sera gazı salınımını teşvik eden faaliyetlerin daha pahalı hale gelmesi sağlanır. Ancak karbon vergisi uygulamasında son dönemlerde bazı tartışmalar ortaya çıkmıştır. Zira düşük gelirli haneler, yüksek karbon vergilerinden daha fazla etkilenebilir, çünkü bu haneler genellikle enerjiye dayalı harcamalarında daha fazla yük taşır. Ayrıca bir ülke karbon vergisini uygularken diğer ülkeler uygulamıyorsa, yerli üreticiler uluslararası rekabette dezavantajlı duruma gelebilir. Bu, özellikle dışa bağımlı ekonomiler için önemli bir sorun olabilir.
Dekarbonizasyon: Karbon emisyonlarını azaltma veya tamamen ortadan kaldırma sürecini ifade eder. Bu terim, genellikle enerji üretimi, ulaşım, sanayi ve diğer sektörlerde fosil yakıtların kullanımının azaltılması veya ortadan kaldırılması bağlamında kullanılır. Dekarbonizasyonun temel amacı, atmosfere salınan karbondioksit ve diğer sera gazlarını sınırlamak ve böylece küresel ısınma ve iklim değişikliği etkilerini azaltmaktır. Dekarbonizasyon, geniş kapsamlı bir süreçtir ve birçok farklı strateji ve yöntemle gerçekleştirilebilir. Bunlar arasında ağaçlandırma, karbon depolama ve yenilenebilir enerjiye geçiş gibi stratejiler yer alır.
Net sıfır: Bir kişinin, şirketin, ülkenin veya organizasyonun belirli bir süre boyunca atmosfere saldığı sera gazı emisyonlarının, bu emisyonları dengeleyen veya yok sayan bir şekilde geri çekilmesidir. Yani, birim başına salınan sera gazı emisyonları kadar bir miktar, çeşitli yöntemlerle atmosferden çekilir veya engellenir, böylece net sıfır emisyon seviyesine ulaşılır. Ancak Birleşmiş Milletler'e göre somut bilimsel bir plan olmadan net sıfıra ulaşma hedefi belirlemek, bir çeşit yeşil aklamadır. Zira dünya genelinde çok fazla şirketin net sıfır hedefi olsa da bu hedeflerin çoğu karşılanmamaktadır.
Yenilenebilir enerji: Rüzgar, Güneş ışığı, hareket eden suyun akışı ve jeotermal ısı gibi sürekli yenilenen doğal kaynaklardan elde edilen enerjidir. İklim değişikliğine neden olan zararlı sera gazı emisyonlarının yüzde 75'ini oluşturan kömür, petrol ve gaz gibi fosil yakıtlardan elde edilen enerjinin aksine, yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerji ucuz, temiz, sürdürülebilir görülmekte ve daha fazla iş kolu yaratılacağı belirtilmektedir.
Biyoyakıt: Organik maddelerden elde edilen ve enerji üretiminde kullanılan yakıtlardır. Bu maddeler, bitkiler, hayvanlar, algler veya organik atıklar gibi yenilenebilir kaynaklardan elde edilebilir. Biyoyakıtlar, fosil yakıtlara alternatif, çevre dostu ve sürdürülebilir bir enerji kaynağı olarak görülmektedir. Genellikle sıvı, gaz veya katı formda olabilir ve çeşitli enerji ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılır. Ancak biyoyakıtların üretim süreçleri, gübre kullanımı ve tarım makinelerinin çalıştırılması gibi faaliyetlerden dolayı bazı sera gazı salımları da gerçekleşebilir.
Yenileyici (rejeneratif) tarım: Toprak sağlığını besleyen ve onaran, dolayısıyla su kullanımını azaltan, arazi bozulmasını önleyen ve biyolojik çeşitliliği destekleyen bir çiftçilik biçimidir. Toprak sürmeyi en aza indirerek, ürün rotasyonu uygulayarak ve hayvan gübresi ve kompost kullanarak, toprağın daha fazla karbon depolamasını, daha fazla nemi muhafaza etmesini ve gelişen mantar toplulukları sayesinde daha sağlıklı olmasını sağlamayı öngörür.
Döngüsel ekonomi: Atığı en aza indiren ve kirliliği azaltan, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını teşvik eden ve doğanın yenilenmesine yardımcı olan üretim ve tüketim modellerini ifade eder.