VİYANA - SNmedia.at/Avusturya’nın AB üyeliği süreci, 17 Temmuz 1989’da Avrupa Topluluğu’na (AT) yapılan resmi başvuruyla başladı. O dönemin Dışişleri Bakanı Alois Mock, "Brüksel’e Mektup" olarak adlandırılan başvuruyu resmen sundu. Katılım müzakereleri ise 1 Şubat 1993’te başladı ve 1 Mart 1994’te anlaşmaya varıldı. Referandum sonucunda halkın %66,6’sının desteğiyle katılım kararı kesinleşti.
Ekonomik Avantajlar
AB üyeliği, özellikle ekonomik anlamda Avusturya’ya büyük faydalar sağladı. Ortak iç pazar sayesinde gümrük kontrolleri kaldırıldı ve ticaret kolaylaştı. Orta ölçekli işletmeler, bürokrasiden kaynaklanan maliyetlerden tasarruf ederek Avrupa’nın büyük şirketleriyle iş yapma fırsatı buldu. Avusturya’nın dış ticareti 30 yıl içinde dört katına çıktı.
İşgücü Piyasasına Etkiler
AB üyeliği, Avusturya işgücü piyasasında kalıcı değişimlere yol açtı. Avusturyalılar diğer AB ülkelerinde daha kolay çalışabilirken, iç işgücü piyasası da diğer üye ülkelerden gelen işçilere açıldı. Özellikle AB’nin doğuya genişlemesiyle Avusturya’ya gelen çalışan sayısında artış yaşandı.
Zamanla Azalan Coşku
AB üyeliği ilk yıllarda geniş bir destek görse de zamanla bu destek azaldı. Euro krizi, COVID-19 pandemisi ve Ukrayna’daki savaş gibi olaylar, AB’ye duyulan güveni sarstı. Avusturya’da AB’nin gereksiz bürokrasi ve merkeziyetçilikle eleştirildiği bir söylem yaygınlaşmaya başladı.
Güncel Durum
Son anketler, Avusturya’nın AB üyeliğine verilen desteğin düşüşte olduğunu gösteriyor. 2024 sonunda yapılan bir ankette, halkın yalnızca %60’ı Avusturya’nın AB üyesi olarak kalması gerektiğini belirtirken, bu oran geçmişte %76’ya kadar çıkmıştı.
Avusturya’nın AB üyeliği, ekonomik ve ticari başarılar getirse de zamanla halk arasında karışık duygulara yol açtı. AB’nin bürokrasi, göç politikası ve kriz yönetimi konularında yaşadığı zorluklar, üyeliğe duyulan güveni zayıflatıyor. Ancak 30 yıllık üyelik, Avusturya’yı hem ekonomik hem de kültürel anlamda Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası haline getirdi.
Foto: ORF
